Acıların Kadını Bergen’in yürek burkan hikayesinin bilinmeyen yönleri…
Bergen sadece 30 yıl yaşadı… Hayatını, aşkı Halis’e adadı. Tek istediği şarkı söylemekti. Kader buna izin vermedi. Önce yüzüne kezzap atılıp güzelliği elinden alındı. Sonra 6 kurşunla hayatı… İşte Acıların Kadını Bergen’in yürek burkan hikayesinin bilinmeyen yönleri…

PİYONA ÇALMAK DEĞİL, ŞARKI SÖYLEMEK İSTİYORDU…
Bergen 15 Temmuz 1959 da Mersin’de dünyaya geldi. Ailesi ona Belgin adını verdi. Bergen anne ve babası boşanmış bir çocuk olarak büyüdü. Annesi ebe, babası ise boyacıydı. 1966 da boşanmanın ardından annesi, 7 yaşındaki Bergen’i de alarak Ankara’ya yerleşti. Bergen ilkokula burada başladı. Çok zeki bir çocuktu ve müziğe de çok yetenekliydi. Mandolin çalıp, şarkı söylüyordu. Öğretmenlerin teşvikiyle konservatuvar sınavlarına girdi. İlkokul biter bitmez sınavı birincilikle kazandı. Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarına müzik bölümüne girdi. Çok yetenekliydi ancak bu işin disiplininden hoşlanmıyordu. O piyona çalmak değil şarkı söylemek istiyordu. 2 yıl devam edebildiği okuluna maddi yetersizlik yüzünden okuldan ayrıldı.
BERGEN AŞKTAN İLK TOKATINI YALÇIN’DAN YEDİ
Yaşını büyültüp yeni bir işe başlayan Bergen ilk kez burada Yalçın adında birine aşık oldu. Yalçın ona zorla sahip oldu. Bir gün karşısına Yalçın Bergen’in karşısına geçip başka biriyle evleneceğini söyledi. Bergen aşktan ilk tokadını yemişti.
HER ŞEY YALANDI…
1977’de eğlenmek için arkadaşlarıyla pavyona gitti. Arkadaşlarının ısrarı üzerine sahneye çıkıp şarkı söyledi. Bergen o kadar güzeldi ki herkes nefes almadan onu izliyor ve dinliyordu. Mekânın sahibi Bergen’de ki ışığı keşfetti ve ona hemen teklifte bulundu. Bergen hemen bunu kabul etti. Belgin sahne ismi olarak kendine Bergen ismini bulmuştu. Yalçın’dan sonra kimse girmedi hayatına. Yaralarını şarkı söyleyerek sarıyordu. Ne olduysa Adana’da oldu. Kömür gözlü adam onu kafasına takmıştı. İsmi Halis’ti. Çok koştu Bergen’in peşinden. Bergen yeni bir araba almıştı. Bir gün çok sevdiği arabası gözünün önünde yandı. Halis geldi “üzülme ben sana yenisini alırım” dedi. Bergen ona orada aşık oldu. Halbuki arabayı yakan Halis’ti. Bergen’in gözünü boyamak için arabayı yakmıştı. Evlendiler. Bergen defalarca dayak yedi. Halis eve gelmemeye başladı. Bergen sonra öğrendi ki meğer Halis evliydi. Nikah memuru da yalandı, şahitler de… Her şey yalandı. Ne Halis’le olabiliyordu ne de Halis’siz. “Boşanacağım” diyordu. Boşandı da.
“3 GÜN SONRA BÜTÜN GAZETELER SENDEN BAHSEDECEK”
Sahneyi bırakması şartıyla Bergen ve Halis evlendi. Bergen evinin kadını oldu. Her şeye sustu Bergen, defalarca kaçtı. Ama gözü Halis’ten başka kimseyi görmüyordu. Bir gün telefonu çaldı. Ankara da ki evi yanmıştı. Yine yanında “üzme kendini” diyen Halis vardı. Peki yine evi o mu yakmıştı. “Ben yapmadım” diyordu. Bergen sahnelere çıkmaya başladı. Bir gün Adana Delikanlısı Halis “3 gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dedi. Dediği de oldu. Halis 500 bin lira ile kiralık katil tutmuştu. Kiralık katil 31 Ekim 1982 de sahne çıkışında Bergen’in hayatını değiştirecek hamleyi yaptı. Elindeki kezzabı Bergen’in yüzüne fırlattı. Yüzünde vücudunda önce sıcaklık sonra yanma hisseden Bergen’in iki gözü de görmüyordu. Halis yine oradaydı. Bergen’in vücudunun neredeyse tamamı yanmıştı. Dönemin ünlü estetisyeni Bergen’in yüzünü estetik hale getirmek için bir dizi ameliyat yaptı. Gazetelere “Türkiye’nin “Tara’sı” yeniden yaratılıyor” başlıkları atılıyordu. Sol gözünü geri kazanmıştı ama maalesef sağ gözünü kaybetmişti. Ama bu talihsiz olay onun yaşamında şöhretin başlangıcı anlamını taşıyordu.
ACILARIN KADINI BERGEN
Hastane de 45 gün geçirdi. Bir rüya görmüştü hasta yatağında. Müslüm Gürses’le “Tanrı istemezse” şarkısını söylüyorlardı. Bu rüya ve çok daha fazlası gerçek olmak üzereydi. Bütün gazeteler Bergen’in bu acı hikayesini paylaşıyordu. Bergen İstanbul sahnelerinde şarkı söylüyordu. Tüm sosyete Bergen’i takip ediyordu. 1986 şöhretinin tavan yaptığı yılları. “Acıların kadını” albümü çok satmıştı. Ama ilginçtir Bergen hala Halis’i seviyordu. Bir gün yine kavuştular. Kimse değişmiyordu. Adam kıskanç, kadın inatçıydı. Boşandılar.
BERGEN’İN ÇİÇEĞİ O GÜN AÇTI…
Bir gün annesiyle yine bir başka şehre giderken arkadaki araba direksiyon kırıp, önlerine geçti. Halis’ti. Tartışmaya başladılar. Tek bir el silah sesi duyuldu. Bergen’in ağzına dolan kan, çenesinden boynuna ağır ağır akmaya başladı. Bergen, acılarını da alıp bu dünyadan göçtü. Ablasına aylar önce aldığı bitki o gün ilk çiçeğini açtı. Bunun bir anlamı var mıydı?