“Hiç çocuk olmadım, genç olduğumu da hatırlamıyorum!”
Armağan Çağlayan’ın Youtube kanalında yayımlanan Dur Bi Dinle serisinde bu hafta oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan konuk oldu. Bugünlerde Leyla ile Mecnun dizisinin çekim sürecinde olan Taylan, dizide kimsenin sekiz sene ara verilmiş gibi hissetmediğini söyledi. 1999 yılında alkolü, iki sene önce de haber izlemeyi bıraktığını itiraf eden Taylan, yaş aldıkça her şeye ağlayan biri olduğunu anlattı.

Dur Bi Dinle serisinde bu hafta oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan konuk oldu. Bugünlerde Leyla ile Mecnun dizisinin çekim sürecinde olan Taylan, hayatının bilinmeyen yönlerini anlattı. Ünlü oyuncunun konuşmalarından satır başları şöyle:
““Parçalanmış bir ailenin çocuğuydum. Annem NATO başressamıymış, babamın madenleri vardı. Küçük işletmeciydi. Varlıklı değildik. Babamın mesleği sebebiyle hep göçebe yaşadık. Çok yer değiştiren, arkasında bir çok kişisel hikaye bırakmış biri olarak göçmen yanım her zaman var. 15 yaşında evden ayrılıp ben de maden işçiliği, asfalt şantiyelerinde kantarcılık, çiçekçilik, garsonluk yaptım. Ardından iki üniversite bitirip oyuncu oldum.”
“Gelincik’ filmiyle 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü kazandım. Çok gurur verici bir şey tabi ama ayağı yerden kesilecek yaşı geçtim. Bir de ağırım, kaldırım taşı gibi. Havalanmam kolay değil. Ödül esasen yaptığım işin niteliğinin fark edilmesi anlamına geliyor. Seviniyorum ama uçulacak bir durum olduğunu da düşünmüyorum. Ödül alıyorsun ve ertesi gün settesin. O artık dünde kaldı ve yeniden başarmak zorundasın.”
“Trend ve popülarite bunlar dönemsel. Temel doğruları kaybetmeden yaşamak lazım. Değerli olana önem veriyorum. O çizgiler içinde kalmaya çalışıyorum. Bir şeyin fiyatından, ederinden çok ona değer katmayı önemsiyorum.”
“En çok kabalığa sinirleniyorum. Uzlaşı kültürünün gelişmediği, insanların ilişkilerini kutuplaşma üzerinden yürüttüğü toplumlarda belli miktarda öfke, sinirlilik kaçınılmaz oluyor. Birbirimizi dinlememiz lazım. Yoksa canımızı sıkan her bireyi ya da durumu ötekileştirip eleştiriyi linç kültürüne vardırarak yaşadığımızı zanneder hale geliyoruz. Sanatın bu ve benzeri durumlar için de iyileştirici gücü olduğuna inanıyorum.”
“Bugünlerde Leyla ile Mecnun dizisinin çekim sürecindeyiz. Dizide kimsenin sekiz sene ara verilmiş gibi hissetmiyor. 1999 yılında alkolü, iki sene önce de haber izlemeyi bıraktım. Yaş aldıkça her şeye ağlayan biri olmaya başladım. Hiç çocuk olmadım, genç olduğumu da hatırlamıyorum.”