İrfan Değirmenci: “Kızgın değilim ama ülkeyi bu hale getirenlere kırgınım”

“BEN SİYASETE BULAŞMADIM, SİYASET GELDİ HEPİMİZE BULAŞTI”

“Kovulan adam” olarak anılmak istemediğini ifade eden ve siyasetin hepimize bulaştığını söyleyen Değirmenci, “Türkiye’de herkesin başına gelen şey benimde başıma geldi. İşsiz kaldım. Ama 20 yıl sonra İrfan Değirmenci dediklerinde “kovulan adam” diye anılmak istemiyorum. Türkiye’de herkesin başına gelebilecek bir şeyi yaşadım, kovuldum. İşini iyi yapmak isteyen, görüşünü ifade etmek isteyen herkes gibi başıma böyle bir şey geldi. Bende ayakta kaldım ve işimi yapmaya devam ediyorum. Arkama dönüp, “şu şöyle demişti”, “bu böyle yapmıştı” dersem hem enerji kaybederim hem önüme bakamam. İki seçeneğiniz var; “banane be” dersiniz kapınızı, pencerenizi kapatırsınız. İkinci seçenekte komşunuzdan başlamak üzere mahalle, ilçe, il geneli, “ne oluyor ve neden oluyor?” diye sorarsınız. Ben ikinciyi seçenlerdenim. Çünkü ilk seçeneği seçenlerin başına gelecek olan şu; siz kapınızı dahi kapatsanız o kapınızı kırıp içeri girerler. Dışarıdan kendinizi izole edemezsiniz, yaşananlar sizi de etkiler. Ben kovulduktan sonra beni yıllarca televizyondan izlemiş iki teyze yanıma geldi. “Ah yavrum ne güzel siyasete bulaşmasaydın seni hala izliyor olurduk” dediler. Bende dedim ki, ”teyzecim siyasete ben bulaşmadım. Siyaset geldi hepimize bulaştı. Bizde karşı bir siyaset geliştiremezsek hayatta kalamayız.” “Olsun sen yine de sigortalı bir iş bul” deyip gittiler. Durum tam olarak bu. Ben siyasete bulaşmadım, siyaset hepimizin hayatlarına müdahale etti. Bizde hayatlarımızı savunmak durumundayız” dedi.

“ADAM KİTABININ REKLAMINI YAPTIRMAK İÇİN KENDİNİ KOVDURMUŞ” DEDİLER

İşsiz kaldığı dönemde geçimini nasıl sağladığını anlatan ve muhalif medyadan bile teklif gelmediğini ifade eden İrfan Değirmenci şöyle konuştu: “İşsiz kaldığım dönemde Ne yapabilirim diye sorguladım. Kenarda birikmiş öykülerim vardı. Bir kitap çıkardım. Kovulunca da, “adam kitabının reklamını yapmak için kovdurmuş kendini” dediler. Türkiye’de keşke ana akım medyadan kovulup bir kitap parasıyla ayakta kalabilsem. O kitap 8 baskı yaptı ve ben 4-5 ay o kitabın geliriyle ayakta kalabildim. Kanal D’den kovulduğumda tazminatta vermediler. Doğan Medya Grubu’na aykırı hareket ettiğim için tazminat vermemişler. Mahkemeye gittim. Dava hala sürüyor. İşsiz kaldığım dönemde hiçbir televizyondan teklif gelmedi. Birincisi korkuyorlardı. Arkamdan teneke çaldılar. “Şu kadar para istemiş patrondan” diye. Hâlbuki ben hakkım olanı istedim. İçeride 7 yıllık emeğimin karşılığını istedim. Muhalif medyadan da teklif gelmedi. 2-3 kez Uğur Dündar Halk Arenası programına çağırdı. Seyircinin önünde de beni alkışlattı, “yerimi sana bırakmaya hazırım sevgili meslektaşım” dedi. Ama herhangi bir iş teklifi gelmedi. Beklemeye devam ederken aldım telefonu elime, koydum mutfak masasının önüne ve yayınlar yapmaya başladım. Youtube kanalı açtım. Her akşam insanlarla sohbet etmeye başladım. “Anne ben artist oldum” oyununun gösterilerini yaptım. Hayatta kalmaya çalıştım.”

“ÜLKEYİ BU HALE GETİRENLERE KIZGINIM”

Kimseye kırgın olmadığını ama kızgın olduğunu dile getiren Değirmenci, “Kırgınlıklarla beslenen biri değilim. Kırgın değilim ama ülkeyi bu hale getirenlere kızgınım, öfkeliyim. Öfkemi de şiddete değil akla çevirmeye çalışıyorum. Televizyonda söyleyeceğim şeyden çekinmiyorum. Çünkü ölçüp, tartıp söylüyorum. Televizyonu kapattırmamam lazım. Burada sadece ben ekmek yemiyorum. Burada hayatını devam ettiren arkadaşlarım var. Yarın televizyonun kapısına kilit vurduklarında ve bunu benden bilirlerse vicdan azabı çekerim. Kendi mecralarımda bir söz söylediysem bundan çekinmiyorum” ifadelerini kullandı.

“FOX TV’Yİ KÖTÜLEMEK BENİM İÇİN PİŞMANLIKTI”

En büyük pişmanlığın Kanal D ekranlarına transfer olurken eski kanalı Fox TV’yi kötülemek olduğunu dile getiren Değirmenci şöyle konuştu: ”Fox TV’den Kanal D’ye geçmek benim için pişmanlıktı. Rahmetli Mehmet Ali Birand istedi diye geçtim ama bugünkü aklım olsaydı bir daha düşünürdüm. Amerikalıların beni ana habere almak ve sundurmak gibi bir planı vardı. Hazırlık başlamıştı da aslında. Ama Mehmet Ali Birand’ın beni arayıp çağırması benim için müthiş bir şeydi. Fox TV’de az kazanıyordum ve Kanal D’de daha rahat ettim. Sebep buydu fakat pişmanlığım var. Kanal D’ye transfer olduktan sonra bir kanala konuştum. Röportajda,  “hak ettiğim muameleyi görmüyorum. Taşındık ama benim odam tuvaletin yanında. Bana araba verilmemişti” dedim. O lafları keşke söylemeseydim. Ama şuna da şahit oldum. Ben daha eşyalarımı toplarken hemen yeni birini aradılar. “Pazartesi Çalar Saat’i sen sunuyorsun” dediler. Bu zoruma gitti.