Prof. Dr. Kılıç: Barajlardaki doluluk oranları bizi tedbir almaktan vazgeçirmesin
Prof. Dr. Ahmet Kılıç, Diyarbakır’daki barajlardaki doluluk oranlarının artmasının sevindirici olduğunu ancak küresel ısınma ve kuraklık tehdidine karşı tedbirlerin alınması gerektiğini vurguladı. Su artışıyla bile dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
Kentte içme suyu, enerji ve tarımsal sulama ihtiyacını karşılayan 7 barajda doluluk oranlarında 2 katın üzerinde artış yaşandı. Devlet Su İşleri 10’uncu Bölge Müdürlüğü’nden alınan verilere göre, Karakaya Barajı’nda geçen yıl mart ayında %37,21 olan doluluk oranı, bu yılın aynı döneminde %72,2’ye yükselmiştir. Kralkızı Barajı’nda doluluk oranı %31,5’ten %60,9’a, Devegeçidi Barajı’nda %14,2’den %81,6’ya, geçen yıl kuruyan Çınar Göksu Barajı’nda %30,6’ya, Pamukçay Barajı’nda %8,2’den %100’e, Ergani Barajı’nda %10,9’dan %100’e, Başlar Barajı’nda ise %9,4’ten %100’e yükseldi.
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, artışın sevindirici olduğunu ancak kimseyi aldatmaması gerektiğini belirterek suyun tutulması, kullanımı ve kirletilmemesi konusunda uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Kılıç, “Bu bizi sakın ola tedbir almaktan vazgeçirmesin. Maalesef dünya küresel ısınmadan dolayı kuraklığa gidiyor. Bizim de sürekli tetikte olmamız lazım. Kırsalda irili ufaklı göletler, barajlar yapmamız gerekiyor. Çünkü tarıma, sanayiye, insanların ihtiyacı olan suya sürekli ulaşma şansına ancak bu şekilde sahip olabiliriz. Küresel ısınmadan dolayı artık kar yağışını göremiyoruz. Biz bunu dünyanın farklı yerlerinden de biliyoruz. İspanya’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde, İtalya’da, İngiltere’de kuraklık ciddi boyutlarda. Biz tedbir alacak olursak bu sıkıntıları daha az yaşarız” diye konuştu.
Küresel ısınmanın dünyada ciddi su sorunlarına neden olacağının altını çizen Prof. Dr. Kılıç, şöyle devam etti:
‘Şehirlerde insanlarımıza, tarım alanlarında suya veya sanayide suya rahatlıkla ulaşma imkanı sağlanabilir. O yüzden suyu biriktirme mecburiyetimiz var. Özellikle göletlerimizin, nehirlerimizin, derelerimizin, kirletilmemesi lazım. Bu çok büyük bir önem arz ediyor. Tüm yurttaşlarımızdan bu konuda duyarlı olup gerekli desteği sunması lazım. Çünkü sular kirlenirse suları kullanma şansı olmayacak. Mutlaka yerleşim yerlerinin suyunun arıtılarak nehirlere, göllere bırakılması lazım.
Aksi takdirde bu su sorunu bizi depremden sonra zorlayabilecek en önemli sorundur. Bu konuda tedbirler alınacak olursa sıkıntılarımız en az olur. Sahip olduğumuz suların bir kısmı sınırı aşan sular. Buradaki su sorunu aynı zamanda komşularımızı, Irak’ı, Suriye’yi de ilgilendiriyor. İşbirliği yaparak farklı kesimlerle istişareler yaparak biz suyu toplama, kirletmeme yönünde tedbir alırsak insanlarımızın refahını yüksek tutarız. Yoksa ciddi sorunlar var. Ülkenin birinci gündeminde deprem görünüyor ama bir diğer önemli sorunumuz da özellikle kuraklık, aşırı sıcaklardan dolayı kar yağışı olmayınca yer altı suları da ciddi biçimde çekiliyor.’