Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu’nun açıklamaya başladığı Pandora Belgeleri ciddi bir gazetecilik faaliyeti”
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman İrvan, Medyascope’de Tamer Durak’ın konuğu oldu. Uluslararası Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu’nun açıklamaya başladığı Pandora Belgeleri üzerinden araştırmacı gazeteciliği ve bu belgelerin önemini değerlendiren İrvan, “Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu’nun açıklamaya başladığı Pandora Belgeleri çok ciddi bir gazetecilik faaliyetidir” dedi.

“SIZINTI BELGELERE DAYALI HABERCİLİK YAPMAK İNTERNETLE BİRLİKTE DAHA YAYGIN HALE GELDİ”
Moderatör Tamer Durak’ın, “Panama belgelerini Uluslararası Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu’nun diğer belgelerine de çok hâkimsiniz. Bu konuda da çok detaylı bir makaleniz var. Siz bu tip gazeteciliği nasıl buluyorsunuz? Bu araştırmacı gazetecilik ve Pandora Belgeleri’nin açıklanma şekli sizce gazeteciliğe nasıl etki ediyor?” sorusu üzerine konuşmasına başlayan Prof. Dr. Süleyman İrvan, “ Dün akşam açıklanan Pandora Belgeleri aslında daha önceki sızıntı belgelerle benzerlik taşıyor. Ben bunu araştırmacı gazeteciliğin bir parçası olarak görüyorum. Daha önce yazdığım makalede de sızıntı belgelere dayalı haberciliğe değinmiştim. Sızıntı belgelere dayalı habercilik yapmak internetle birlikte daha yaygın hale geldi ama bunun öncesi de var. Küçük bir örnek vereyim; Pentagon Belgeleri basın tarihinde ilk olarak en fazla iz bırakan araştırmacı gazetecilik faaliyetidir. O belgeler Amerika’nın Vietnam Savaşı’nda halka yalan söylenen belgelerden oluşmaktadır. Bir asker, bu belgeleri önce New York Times’a sızdırır. New York Times bunları haber yaptırır ve hükümet bunları engellemek ister. Hükümet mahkeme kararı aldırır ve daha sonra The Washington Post yayınlanır. Görevli, o zaman bu belgeleri basılı halde çantayla taşıyor. 2010 yılından itibaren internetin devreye girmesiyle birlikte özellikle Wikileaks mesela çok önemli tarihsel bir dönemeçtir araştırma gazetecilikte. Wikileaks’te binlerce belki de milyonlarca belge sızdırılmıştır. Bunun üzerine arkasından çok ciddi bilgiler gün ışığına çıkmıştır. Panama Belgeleri de milyonlarca belgenin sızdırılmasıyla ortaya çıktı. Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu da aslında ilk olarak bu dosyada faaliyet gösterdi. Daha doğrusu o dosya üzerinde çalışma yaptı. O tarihten itibaren de bu tür sızdırmalar daha çok Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu üzerinden yapılıyor. Çünkü bu gerçekten küresel bir ağ aslında. Bu ağda birçok ülkede 600’ yakın gazeteci var. Bu gazeteciler kendilerine ulaştırılan belgeleri inceleyip buradan haber yapmaya çalışıyorlar. Yani özellikle her gazeteci kendi ülkesini ilgilendiren haberleri yapıyor. Ama genel olarak dünyada ne olup bittiğini ve ne tür vergi kaçırmaları oluyor gibi konuları da öğrenmiş oluyoruz. Bence bu çok ciddi bir gazetecilik faaliyeti. Böyle bir ağ olmasa bu kadar belgenin altından kalkmak bir medya kuruluşu açısından mümkün olmayabilir. Normalde gazetecilik rekabete dayalı bir meslektir. Hâlbuki burada öyle değil. Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu tam bir iş birliğine dayalı olarak işlerini sürdürüyorlar. Gazetecilik açısından da farklı bir deneyim” dedi.
“ARAŞTIRMACI GAZETECİLİĞİN KAMUOYUNDAN MUTLAKA BİR ETKİSİ OLUYOR”
Taner Durak’ın, “Panama Belgeleri ’ne, Pandora Belgeleri ‘ne baktığımızda görüyoruz ki çok farklı siyasal iklimlerden, çok farklı siyasal duruşlardan insanlar suç işleme ve para kaçırma konusunda korkunç bir ağ geliştirebiliyorlar ve belli bir para akışında kar sağlamak üzere çok büyük sistemler kurabiliyorlar. Eğer veri gazeteciliği ve araştırmacı gazetecilik olmasaydı gazeteciler bir araya gelip böyle çalışmalar yapma imkânı bulmasalardı bu belgeler halka açıklanabilir miydi? Ve bu belgeler halka açıklandığında ne oluyor açıklanmadığında sistem nasıl ilerliyor? Sorusu üzerine konuşmasına devam eden İrvan ,”Bu çok boyutlu bir mesele. Birincisi şu; Panama Belgeleri açıklandığında dünyada büyük bir kıyamet kopacağını varsaymıştım ama bundan etkilenen 1-2 kişi oldu. 1- 2 tane siyasi isim istifa etti. Ama şöyle bir şey var. Bu sızıntıların temeli zenginler sahip oldukları zenginliklerin bir kısmını vergi cenneti dediğimiz hesaplarda tutuyorlar. Vergi kaçırıyorlar. En büyük olay bu. Aslında bu durum yoksul ülkeler için çok büyük bir vergi kaybı. Bunların açığa çıkarılması çok büyük bir gazeteci faaliyeti. Panama Belgeleri’nden sonra ben mesele şöyle bir şey düşündüm; artık zenginler vergi cennetlerine rağbet etmezler dedim ama görüyoruz ki hala devam ediyor. Bugün bu hesapları yöneten 14 tane firma var ve bunların bilgileri sızdırılmış. Bunların bir sonucu olur mu bilmiyorum ama sonuçta böyle bir araştırmacı gazeteciliğin kamuoyunda mutlaka bir etkisi oluyordur. En azından siyasiler üzerinde baskı artıyor. Yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Mesela bu internet imkânı olmasaydı bizim bu belgeleri öğrenme şansımız olmayacaktı. Bir medya kuruluşu olarak bu belgelere bakmaya kalksak yıllarımızı alacaktı. Bence bu gazetecilerin işbirliğini de gerektiren bir durum olduğu için Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu da bunu çok iyi bir iş birliğiyle yapıyor” şeklinde konuştu.
“ANA AKIM MEDYA SIZINTI HABERLERİNE YER VERMİYOR”
Tamer Durak’ın, “Bu belgelere baktığımızda ucundan kenarından mutlaka Türkiye’deki siyasi isimleri ilgilendiren boyutları ortaya çıkıyor ancak nedense Türk medyasında bunlar haberleştirilmiyor bile. Bunun sebebi ne? Ve bu durum gazeteciliği ve Türkiye’deki siyasi iklimi nasıl etkiliyor? Sorunu cevaplayan İrvan, “Birincisi şu; Türkiye’de bu Konsorsiyum da olan tek bir gazeteci var Pelin Hünkar. Bu durum Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin ikinci planda olduğunu gösteriyor. Küçük ülkelerde bile birkaç tane medya kuruluşu dâhil olmuş olabiliyor ama bizde öyle değil. Bu belgeleri inceleyebilecek hale getirmeye çalışıyorlar dolayısıyla buradan başka haberler de çıkarılabilir ki çıkarılacaktır da zaten. Ama bu ana akım medya da görülmüyor. Ana akım medya bunları görmüyor. Dava açılır korkusuyla habere yer vermiyorlar. Bu internet çağında hiçbir şey gizli kalmıyor. Türk medyası yapmasa biz başka medyalardan okuyoruz. Mesela Ürdün Kralı’nın İngiltere’deki yatırımlarını öğreniyoruz gibi. Ama gönül isterdi ki Türk medyası da bu haberlere yer versin çünkü bunlar haber değeri çok yüksek olaylar. Vergi kaçırma dediğimiz olay hepimizi ilgilendiren bir olay. Bunları açığa çıkması kamuoyu açısından çok önemli bir konu” dedi.
“BELGELERİ AÇIKLARKEN ETİK İLKELERE UYGUN DAVRANMALIYIZ”
Ana akım medyanın bu tür haberleri görmezden geldiğini ifade eden ve belgeleri açıklarken etik ilklere uygun davranmamız gerektiğini ifade eden İrvan, “Medyada görmezden gelme durumu var. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de yazısında buna yer vermişti. Bağımsız bir haber sitesinde bir olay yer alıyorsa bu olayın etkisinin yüksek olabilmesi için ana akım medyada da yer alması gerekiyor. Halk özellikle televizyonlar üzerinden haber alıyor. Televizyon kuruluşları bunu haber yaptığı zaman çok büyük etki yaratabilir. Ana akım medyada olmayınca alternatif medyada yer alınca etki daha az oluyor. Çok sayıda belge ortaya dökülünce de toplumda bir çaresizlik oluşabiliyor. Bu belgelerde Türkiye’den 220 kişinin ismi geçiyor. Bu 220 kişi kim ve neler yapmış? Bunların ne kadarını öğreneceğiz? Bunların da sonucu ne olacak bilmiyorum. Medyanın bu konuları iyi takip etmesi ve gündeme getirmesi lazım. Çünkü bu durum sadece vergi kaçırma olayı değil aynı zamanda toplum aleyhine bir durum. Bu belgelerin ne kadarı haberleştirilecek bilmiyorum çünkü milyonlarca belge var. Gazeteciler bu noktada da dikkat etmeli. Bu belgelerde özel hayatı ilgilendiren bir durum varsa haberleştirilmemeli ama toplumu ilgilendiren ve kanıtlı bir durum varsa haberleştirilmelidir. Belgelerin iyi incelenmesi gerekir. Toplumu ilgilendirmeyen kamuoyu yararı içermeyen belgelerin ayrılması lazım. Etik ilkelere uygun davranmalıyız” dedi.
Haber: İzel Çelik