Sunay Akın: “Gazetelerin başında yazarlar vardı, şimdi yazar kasalar var!”
Armağan Çağlayan’ın YouTube’da yayınlanan programı “Dur Bi Dinle”ye konuk olan Gazeteci-Yazar Sunay Akın, hayatıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı. 12 Eylül 1962 doğumlu olan Akın, 12 Eylül 1980 darbesi yüzünden doğum gününü kutlamadığını ifade ederek, “12 Eylül 1980 darbesi Türkiye’yi bugünlere savuran en büyük depremdi. Bugün ne yaşıyorsak bunun sebebi 1980 darbesidir” dedi.

Armağan Çağlayan’ın Youtube’ta yayınlanan “Dur Bi Dinle” adlı programına konuk olan Gazeteci-Yazar Sunay Akın, hayatıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı. Sunay Akın’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“BUGÜN NE YAŞIYORSAK BUNUN SEBEBİ 12 EYLÜL DARBESİDİR”
“12 Eylül doğumluyum ancak doğum günümü kutlamıyorum. Çünkü 12 eylül 1980 darbesi Türkiye’yi bugünlere savuran en büyük depremdi. Bugün ne yaşıyorsak bunun sebebi 1980 darbesi. 12 eylül darbesinden sonra gelen bütün yönetimler darbenin ürettiği yönetimlerdir. Dolaysıyla kutlanacak bir yer yok. İnsanların acı çektiği baskı ve zulümden geçtiği, katledildiği bir günde ben doğum günü kutlayamam.”
“HERKES CEMAL SÜREYYA İÇİN KUYRUĞA GİRERKEN, CEMAL SÜREYYA BENİM İÇİN KUYRUĞA GİRDİ”
“Cemal Süreyya beni edebiyata katan isimdir. 1984 yılında ilk şiirim yayınlandı. Bir gün baktım ki benim ilk şiirim Cemal Süreyya’nın güncesinde. Sonra ben ona teşekkür mektubu yazdım. Okuması için diğer şiirlerimi gönderdim. O ise günlüklerinde bana sürekli yer vermeye devam etti. Ama biz onunla hiç karşılaşmadık. Cemal Süreyya Kadıköy’de söyleşi yapardı. Onu en arkadan dinlerdim ama yanına gidip, “Merhaba ben Sunay Akın” diyemezdim. Peki biz nasıl tanıştık? Herkes Cemal Süreyya’dan imza almak için kuyruğa girerken Cemal Süreyya benim için kuyruğa girdi. Ama kitap için değil düğünümde beni tebrik etmek için. Öyle tanıştık. Müthiş bir andı. O günün fotoğrafı hala durur.”
“OYUNCAK ÜRETİLDİĞİ DÖNEMİN TANIĞIDIR”
“Gittiğim her yabancı ülkede müze gezerim. Nürnberg’e gittim bir gün. Bir broşür gördüm. Oyuncak müzesi yazıyordu. Şaşırdım gitmek istedim. Şunu gördüm ki hiçbir müze oyuncak müzesi kadar bir uygarlığın tarihini çatı altına toplayamaz. Sanayiden mimariye, modadan uzaya kadar bütün bilgiler oradaydı. Çünkü oyuncak üretildiği dönemin tanığıdır. Şunu gördüm insanlığın geleceği politikacıların vaatlerinde değil çocukların önüne konulan oyuncaklardadır. Aya ilk giden ülke olan Amerika, çocukların önüne oyuncak olarak uzay koyan ilk ülkedir. Bu bir tesadüf mü? Hitler de iktidara geldiğinde savaştan önce asker oyuncakları yaptı. Müzede hepsi var. O oyuncakla oynayan çocuklar savaş başladığında o oyuncakların yerindeydiler. Çocukların hayalleri önce oyuncaklarla işgal edildi. Bugün şiddet çok acı bir konu. Ama şiddeti asla durduramayacağız. Neden mi? Çünkü erkek çocuklarına silah alıyoruz. Buna bir dur demeliyiz. İşte müze açma fikri buradan çıktı. Çünkü müzeler toplumların hafızasıdır. Bir toplumun müzeleri varsa sokakta karşınıza çıkar. Sanatta ekonomide sanayide bizden önde olan toplumlara baktığımızda müzelerinin bizden fazla olduğunu görebiliyoruz. Bir ülkeyi var eden müzelerdir. As olan şey kültür politikasıdır. Kültür politikasını kuramadığın zaman hiçbir politika yerine oturmaz. Bu yüzden müzeler daha fazla olmalı. “
“GAZETELERİN BAŞINDA YAZARLAR VARDI, ŞİMDİ YAZAR KASALAR VAR!”
“12 eylülden sonra planlı bir şekilde yapılan bu toplumun aydınlanma tarihine yapılan en büyük darbe, Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nin dağıtılmasıdır. O yıllarda gazetelerin başında yazarlar vardı, şimdi gazetelerin başında yazar kasalar var. Bunu ne yazık ki görüyoruz. “